Normalleşmenin ruhuna fatiha...
31 Mart seçimlerinden büyük kayıpla çıkan AK Parti’nin biraz da mecburiyet gereği CHP ile “yumuşama-normalleşme” adımlarına yönelmesi, hem siyasette hem de toplumda yeni bir iklim umudu doğurmuştu.
Ancak kısa süre içinde yaşananlar gösterdi ki bu ülkede ‘normalleşme’ hiç de sanıldığı kadar kolay bir mesele değil. Zira biz itaat kültüründen geliyoruz, toplumun farklı kesimlerini kendi başına bırakmaya gelmez. Eğer herkes özgürce konuşmaya başlarsa, maazallah devletin ‘beka’sı tehlikeye girer, ‘normalleşme’ perdesi arkasına saklananlar ‘sinsi emelleri’yle toplumu fesada uğratırlar!..
Yumuşama, normalleşme işlerinin demokrasi kültüründen gelmeyen bizim gibi Osmanlı bakiyesi bir ülke için biraz lüks olduğunu biliyorduk ama yine de ‘acaba başarabilir miyiz’ diye bir umudumuz vardı.
Ancak kısa sürede duvara tosladık ve demokrasi rüştünü henüz ispat edememiş bir ülke olarak ‘kabile geleneklerimiz’e geri döndük. Çünkü tarihi tecrübelerden de biliyoruz ki kabile kültürümüz, medeniyet hafızamıza her zaman galebe çalmıştır…
Nitekim ‘normalleşme’nin, ülkeyi demokratikleşme rotasına sokmasından endişeye kapılan iktidarın küçük ortağı ve de AK Parti’nin ayakta kalma teminatı olan MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli önce “AK Parti-CHP ittifak kursun” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kırmızı kart gösterdi, şimdi de normalleşmeyi bir bakıma ‘ihanet’ parantezine aldı.
“Normalleşme” isteyenleri milletin sinir uçlarını tahriş etmeye çalışan ‘münafıklar’ olarak tanımlayan Bahçeli, Kurban bayramı mesajında normalleşmeyi şu sözleriyle açıktan lanetliyor: “Yumuşama mesajlarına özenle saklanan ve sarılan yalan, dedikodu ve iftira kampanyasının hangi sinsi emellere, hangi sakat hedeflere odaklandığı az veya çok bellidir. Bir yanda yumuşaklık pozu veren, diğer yanda meşrep ve müktesebatında taşıdıkları nefret ve öfkeyi sağanak halinde yağdıran siyasi hasis ve hırçın zihniyetlerin ikiyüzlülüğü bugünlerde utanç verici düzeylerdedir.”
Bayram mesajının satır aralarını dikkatle okuduğumuzda görüyoruz ki Bahçeli, “yumuşama-normalleşme” işlerinin doğrudan MHP’nin içini karıştırmaya dönük olduğuna inanıyor. Bahçeli’nin bu konudaki sözleri son derece net: “Fitne/fesat kışkırtıcılığı yaparak kutlu davamızı, fedakarlık ve iman numunesi camiamızı Türk düşmanlarının siparişiyle sorgulamaya, yargılamaya ve terörize etmeye kalkanlar Allah’ın şahitliğinde ifade ediyorum ki, bedelini adalet ve millet nezdinde çok ağır ödeyeceklerdir.”
Kısacası Bahçeli, AK Parti-CHP diyaloğu çerçevesinde yürüyen “yumuşama” politikası üzerinden Türkiye’nin normalleşmesini istemiyor, sadece karşı çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda “yumuşama”nın aktörlerini de bir bakıma ‘ihanet’ suçlamasının hedefi haline getiriyor.
Oysa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Bahçeli’den kısa bir süre önce, siyaset sahnesinde oluşan yumuşama ortamının milletin yeniden bir araya gelmesine katkı sağladığını memnuniyetle gözlemlediklerini belirmiş ve demişti ki: “Siyasette oluşan yumuşama ikliminin, milletimizin tekrar kucaklaşmasına katkı sağladığını memnuniyetle müşahede ediyoruz.”
Bu şartlar altında, yani AK Parti’nin kayyımı olan Bahçeli’nin çizdiği kırmızı çizgilere rağmen, Türkiye’nin normalleşmede mesafe alması pek mümkün gözükmüyor.
Nitekim normalleşmeyi ‘sinsi emeller’in bir uzantısı olarak gören Bahçeli’nin mesajını alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İtalya dönüşü gazetecilere ‘normalleşme’nin ruhuna fatiha okuyan değerlendirmelerde bulundu.
Açıklamalarında CHP lideri Özgür Özel’e yüklenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyasete bir yumuşama, bir kibarlık getirelim dedik. Ama anlamadılar. Bu yumuşama, yeni başlangıç getirmez” diyerek yumuşama sürecinin sona erdiğini resmen ilan etti.
Evet bu normalleşme hikayesi de başlamadan bitmiş oldu. Aslında sürecin başladığı ilk günden bu yana, AK Parti’nin bu saatten sonra ülkeyi normalleştirme iradesini gösteremeyeceğini, ayrıca istese bile MHP’den asla izin alamayacağını söylemeye çalıştık. Ama yine de her şeye rağmen ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olmayı tercih ettik, çünkü Türkiye’nin makuliyet iklimine şiddetle ihtiyacı vardı.
Öyle anlaşılıyor ki AK Parti artık bu ‘kaybetme’ psikolojisinden kolay kurtulamayacak. Bugün itibariyle kendi ilkelerinden biraz daha uzaklaşan AK Parti günü kurtardı, Bahçeli’yi de ziyadesiyle mutlu etti ama bir kez daha kaybetmeyi tercih etti. Geçtiğimiz günlerde bir AK Partili dostum, “MHP bizi yavaş yavaş bitiriyor ama parti içinde kimse bunu görmek istemiyor” diye yakınmıştı. Galiba bu hikayenin sonu böyle bitecek…